Temel zihniyet farklılıklarımız var:
1- Biz de devlet, siyasi ve ideolojik liderler, aşiret ve tarikat önderleri “kutsal” ve onlara itaat “ farz” mesabesinde kabul görmüş.Devlet ve din için ölüm “şehitlik payesiyle” yücelleştirilmiş.
Zihinlere nakşedilen ;İtaat ,biat kültürü gelişimin önünde ki en büyük engeldir..
Batı dünyasında ise yaşamın merkezinde kendi insanları ve onların ihtiyaçları var. Devlet onların hizmetkarı ve birey ön planda. İtaat degil itiraz ve sorgulama tercih ediliyor...
Devlet ve din için ölüm teşvik edilmiyor. İnsanların ve devletlerinin yönü ;yaşamı daha kaliteli yaşamaya yönelik .Çoğu ülkede. Mecburi askerlik için “ vicdani red” onay görüyor.
2-Batı dünyası,Yozlaştırılmış hristiyanlik dinlerinin dogmalarından , reform ve rönesansla kurtuldular.Din , laiklikle olması gereken bireysel alana inhisar ettirildi.
İslam coğrafyasında ise , “indirilen din” değil , “öğretilen din” hakim. “Bu din”; yönetenlerin kusursuz olduğunu ,itaat ve biatın “ farz” olduğu gibi bir argumana sahip. Yanı din, egemenlerin saltanatlarımın biter payandası olmuş durumunda. Böyle bir sosyolojide bilim de sanat da , spor dA , estetik ve zarafette ortaya çıkmaz ve revaçta görmez...
İnsanları sadece bol dini ritüellerle tapınmaya ve ahirete “hazırlamaya “ teşvik var. Yanı , “dünya İşini” siz daha “ akıllı, zeki ve mübarek olan, liderler şıhlara bırakın...” deyip kitleleri hipnotize etme yöntemi uygulanıyor...
Ortak aklın, istişarenin ; sorgulamanın olmadığı ; bilim ve teknolojinin üretilmediği ortamlarda ,insanlık evrimsel süreçlerini tamamlayamaz...
Binaenaleyh, dünyada aklını kullanıp; bilim ve teknoloji üretenler yönetici, onların ürettiklerini ve önerdiklerini kullanmaya “ mahkum” olanlar ise yönetilmeye hatta “güdülmeye” devam edeceklerdir...