6 Yıl önce "Sevdiğimiz insanlar hakkında bir yerlerden ZAMANIN GÖREVLİSİ
/ MEHDİ gibi işaretler çıkarma huyundan vazgeçelim demiştim, yine diyorum.
Eski Adalet Bakanlarından İsmail Müftüoğlu ağabeyle Merhum Erbakan’la ilgili
böyle bir çıkarım konusundaki sohbetimi paylaşıyorum.
Toplumumuzdaki en yaygın yanlışlardan birisi, lideri için, şeyhi için, hocası
için bir yerlerden “zamanın görevlisi, mehdi” işareti çıkarmaktır. 45 yıllık
ilahiyat ilimleriyle meşgul biri olarak bu durum benim hiç ama hiç tasvip
etmediğim bir uygulamadır. Bu başlık altında konuyla ilgili bir hatıramı
anlatmak istiyorum.
Yayıncı bir arkadaşım Eski Adalet Bakanlarından İsmail Müftüoğlu’nun hazırladığı
ve kendisin yayınladığı Ehl-i Hâl ile Kırk yıl isimli kitabını hediye etmişti.
Yakın tarihi de ilgilendirdiği için okudum. Fakat birkaç yerde tam da başlığa
çıkardığım konuda beni rahatsız eden çıkarımlara rastladım. Müftüoğlu, Merhum
Erbakan Hoca ile ilgili İbn Arabi’nin bir haberine yer veriyordu. Bunu kitabın
birkaç yerine yazmıştı. Kitaptan aynen aktarıyorum:
Merhum Erbakan ile beraberdik. Ondan ayrıldıktan sonra Alaaddin Şimşek dedi ki:
“Bak İsmail Bey, babam Cevdet Hoca 1965 tarihlerinde Adapazarı ve İzmit’te
verdiği vaazlarında İslam’ın ihya hareketinin Konya’dan başlayacağını, bu işi de
Necmeddin adında birinin başlatacağını ifade edip duruyordu. Bak Erbakan
Konya’dan aday, adı da Necmeddin. Ola ki bu kişi babamın vaazlarında belirttiği
kişidir. Senin de bu sevaba nail olman için sana ısrar ettim.”
Yıllar sonra, bizim Refah Partisinin kuruluşu ile ilgili siyâsî dargınlık içinde
bulunduğumuz bir dönemde, rahatsız olan halil Şimşek’i, Kardeşimiz Halil
Müftüoğlu ile birlikte evinde ziyarete gittiğimizde, Alaaaddin Şimşek bize
basanının 1965’lerde yaptığı vaazları tekrar ettikten sonra: “O gün size kaynak
gösterememiştim. Ama şimdi babamın kütüphanesinde bu meseleyi izah eden
Muhyiddin İbn Arabî’nin Futuhatü’l-Mekkiyesi kitabını buldum” dedi ve kitabı
raftan alıp önümüze açarak babasının söylediği İslam’ın konyadan edileceği ve
necm (yıldız) adında bu işi yürüteceğiyle ilgili açıklamayı okudu.
İsmail Müftüoğlu, 2007 yılında Erbakan’la birlikte iken bu olayı “yanıltıcı bir
sual” olarak kendisine açar, “Hocam İmam Rabbânî’nin Fütuhat-ı Mekkiyyesinde”
der demez, “İmam Rabbânî’nin değil, İbn Arabî’nin Fütuhat-ı Mekkiyyesindedir
aradığın” dedi.
Müftüoğlu, Necmeddin Erbakan’ın Muhyiddin ibn Arabî’nin bu müjdesinden haberdar
olduğunu” böylece anladıklarını ifade eder.
Ancak oradan ayrıldıklarında Müftüoğlu Merhum Erbakan’ın elini kendisinin
omuzuna koyarak, “İsmail bey, bildiğinizi, okuduğunuzu, gördüğünüzü her yerde
anlatmayın, zira bu millet kaldırmaz” dediğini nakleder.
Ben bu ifadeleri okuduğumda İsmail Müftüoğlu ağabeyle görüşmek istedim. O zaman
benim Yanınevim (Mutlu Yayıncılık) Cağaloğlu Üretmen Handa idi. Tevafuk İsmail
ağabeyin bürosu da Üretmen Handa idi. Yanına çıktım, tanıştım, çok yakın alaka
gösterdi. (Resimde Kitabı yayınlayan Yayınevinde İsmail Müftüoğlu ağabeyle
beraberiz.
Biraz sohbetten sonra naklettiğim ifadelerle ilgili endişelerimi aktardım.
“İsmail ağabey, İbn Arabi çoğu insanın gözünde pek de makbul biri değil,
kimileri ona Şeyhü’l-Ekber/En büyük Şeyh derken, kimileri de ona Şeyhü’l-Ekfer/En
kâfir şeyh diyor.
“İkinci olarak burada geçen Necmeddin’den maksat Necmeddün Daye de olabilir.
Aynı dönemde yaşıyorlar. Bu tür işaretler gelecek için değil, daha çok kendi
dönemleri için söyleniyor”
Bu arada (yarın ki yazıda ele alacağım başka şeyler de söyledim. Mesela ilk
dönem tasavvuf ehlinden olan Hakim et-Tirmizî, Hatmül velaye/Veliliğin sonu
derken veliliğin kendisiyle son bulduğunu, aynı ifadeyi İbn Arabî’nin de
dillendirdiğini o da kendisinin Hatmü’l-Veli olduğunu, veliliğin kendisiyle
mühürlendiğini söylediğini ifade ettim.
O tarihte henüz cemaat-hükümet kavgası başlamamıştı. “Gülen cemaati de Gülen’in
Risale-i Nur’da işaret olunan sarıklı Genç olduğunu; yine Risalede geçen
Mehdi’nin ikinci vazifesinin Gülen ve cemaatiyle gerçekleşeceğine inandıklarını
söylediklerini aktardım.
“Erbakan rahmetli oldu, Allah rahmet etsin, onunla ilgili kurtarıcı kabul
edilmesi sebebiyle bir tehlike söz konusu değil, ama Gülen yaşıyor ve bu anlayış
büyük bir tehlike oluşturuyor” dedim.
Maalesef o tehlikeyi millet olarak 15 Temmuz 2016’da dehşetli bir şekilde
yaşadık. Benim bu sözlerim öyle keramet filan değil. Tarih boyunca Mehdi
hareketlerinin topluma nasıl zarar verdiğini çok iyi bilen birisi olduğum için
böyle bir fikir açıklıyorum. Çünkü Mehdi konusunda henüz yayınlamasam da çok
kapsamlı kitaplar yazdım