Bugün sizlere, kırk yıllık dostum, İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde talebe olduğumuz günlerden beri aynı mekanları paylaştığımız, nüktedan bir arkadaşımdan, HAYRİ AYTAÇ Bey'den öğrendiğim ÂDEM bubamız ile HAVVA anamız arasında geçtiği rivayet olunan bir hikayeyi anlatmak ve bu hikaye üzerinden konuyu kendi yaşadığım, benzeri bir örneğe getirmek istiyorum. Hayri Bey, vatan şairimiz NAMIK KEMAL Bey büyüğümüzün hemşehrisi olurlar. (TEKİRDAĞ). Hemşehrilik sâikiyle kendisinde Namık Kemal'e benzerlikler bulunduğunu zaman zaman müşahede ediyorum.
Hikayeye göre, Adem bubamız Havva anamıza bir gün: "Yahu hatun, çocukların karnına kaç gündür doğru-dürüst bir şey girmedi. Ben iyisi bugün ava gideyim de bir-iki geyik-ceylan filan avlayabilirsem, garibanlarımın karnına iki lokma bir şey girsin de yüzleri gülsün" demiş. Böyle bir teklifi tabiatıyla Havva anamız içtenlikle kabul etmiş....
Ne var ki, havanın kararmasıyla birlikte yuvaya dönmesi beklenen Adem buba, bir türlü evine dönememiş. Gece geç saatler olmuş Havva anamız ve çocuklarının gözü yollarda kalmış, ama nafile...! Gelen-giden yokmuş.... Derken çocuklar uyumuşlar.... Havva ana da gecenin ilerleyen saatlerine kadar Adem buba illaki dönecek diye beklemiş... Sonunda onun da uykusu gelince oturduğu yerde uyumuş kalmış....
Zavallı Adem buba, beklediği avı yapmış, yapmasına da... Lâkin dönüş yolunda öyle bir yağmura, tufana yakalanmış ki, göz gözü görmüyormuş... Çaresiz geceyi bir mağaranın kovuğuna sığınarak geçirmiş...
Ertesi gün öğleye doğru Adem bubamız elleri dolu, yorgun mu yorgun bir halde evine çıka gelmiş... Çoluk-çocuk bayram etmiş tabii, babanın getirmiş olduğu avlarla etmesine de... Lakin Havva ana Adem bubanın bu gizemli tavrından biraz kuşkulanmış, fakat belli etmemiş...
Biraz vakit geçince, yorgunluktan Adem buba oturduğu yerde sıza kalmış... Havva ana da Adem buba hazır sızmışken ağaç yapraklarından örülü göyneğini hafifçe aralayarak parmak uçlarıyla yoklamak suretiyle Adem bubanın eğe kemiklerini (kaburga kemiği) saymış, bir eksiklik var mı? diye... Sayının tam olduğunu görünce nihayet derin bir oh...! çekebilmiş... Yüreğinin deli deli atışı nihayet tavsamış...
Nasıl ? Beğendiz mi? Benim çok hoşuma gitti doğrusu...!
Efendim şimdi gelelim bu tarafa...
Bu fakirin sakalını kesmesi için söylenmedik söz bırakmadığı halde başarılı neticeye ulaşamayan bizim evden birileri de, sosyal medyadan sakalımı kesmiş olduğumu fark edince, hangi saik ve sebebin sakalımı kesmem için etkili olduğu; "ikna kabiliyeti benden daha yüksek birileri mi var acaba?" düşüncesi kafasını tırmalamış olacak ki, kendisinin soramadığı; sorsa bile, doğru bir cevap alacağından emin olamadığı bu konu için yeğenlerden birini devreye sokmuş... Yeğen de hal-hatır sorma bahanesiyle sakalımı neden kestiğim sorusunu da araya sıkıştırıverince telefon ziyaretinin sebebi anlaşılmış oldu tabii....
Havvalardaki -benden başka havva var mı acaba?- düşüncesinin akla getirmeyeceği teknik ve yöntem yok gibi...!
Katılıyor muyuz...?!
Gülmekten katılmayalım da....!
Sitemizdeki Yazıları |
Gençler Hayalleriyle, İhtiyar Delikanlılar Hatıralarıyla Yaşarlar... mışşş... |
Sitemizdeki Yazıları |
Gençler Hayalleriyle, İhtiyar Delikanlılar Hatıralarıyla Yaşarlar... mışşş... |